• (bkz: cenabetlik)
  • evin orasına burasına konup 3 kere gaklayan karga.. denirki; o evden cenaze çıkar.
    inanana lafım yok ta o nasıl bi ses tonu lan, adam gırtlaklıyolar sanki.
    ayrıca;

    gece ıskılık
    ekmeği ters koymak
    makası açık bırakmak
    ayakkabıyı ilk sol giymek
    terlikleri ayağından şöyle bi savurduğunda ikisi de ters düştüyse kesin tathtalıköy felan...
  • çakır gözlü insanla sohbet ederken gözlerine bakmak.

    (bkz: nazar)
  • sabah sabah rtenin sesini duymak
    hiç bişey yolunda gitmiyor aq
  • yeni aldigim mavi oje sanirim bu kategoride artik benim icin. ne zaman sursem cidden bir sey oluyor. ılk denememde surdukten sonra bardak kirdim. ıkinci denememde parmagimi kestim. bugun bi sans daha veriyim dedim. surup disari ciktim. her zaman gelen otobus gelmedi. hatta 5 dk'da bir gecen minibusler bile yok oldu. cok da guzel rengi var pisligin atasim gelmiyor ama bi sogumadim degil.
  • (bkz: 13)
  • mutluluğumu paylaşmak. anında bozuluyor.
  • (bkz: kara kedi) *

    renkleri uğruna sokakta yaşamaya mahkum kalıyor zavallılar. halbuki nasıl güzeller...
  • ayın 28i. 1 senedir falan böyle. istisnasız o gün başıma kötü bir şey geliyor. artık sebep aramadan direk tarihe bakıyorum.
  • sanırım bizzat ben de bu şeylerden birisiyim.

    ilk defa 17 yaşımdayken pencereden dışarı bakarken mahalleden bir arkadaşımın kardeşi olan bizim bir alt jenerasyondan bir çocukla başladı. bizden 4-5 yaş küçüktü, kendi yaşıtlarıyla oyun oynarken pencereden bakarken gördüğümde, kendi kendime "vay be daha düne kadar el kadar bebeydi ne çabuk büyüdü, bıyıkları filan da çıkmış baksana." demiştim. aradan 3-4 gün geçti, çocuk karpuz yerken çekirdeği boğazına kaçtığı için boğulup öldü.

    daha sonra zaman geçti başka bir şehre taşındık, bir gün bir 50-60 yaşlarında bir adamın balkondan içeri zıpladığı gördüm; "aman yeğen benim kuş sizin eve kaçtı galiba" dedi. yok, buraya girse görürdüm dedim. bir baktım adam balkondan üst kata örümcek adam gibi tırmanıyor. "adama bak, bu yaşta kedi gibi nasıl da tırmanıyor." dedim. aradan bir hafta geçti; adamın kanarya kafesinden yine kaçıyor, bu yine balkonun birine tırmanırken düşüp ölüyor.

    aradan 1-2 sene geçiyor çalıştığım kafeye bir kız geliyor. arada muhabbet ediyoruz, biraz safça bir kız çok iyi niyetli. bilgisayarla alakalı bir şeyler soruyor, bana bir müzik cd'si doldursana diyor. tamam yaparım diyorum. ara ara birkaç defa daha söylüyor, her seferinde tamam yaparım diyorum. bir gün "evdeki bilgisayarım bozuldu diyor, gelip yapar mısın?" diye soruyor. bir arkadaş atılıp, ben giderim diyor, kız da 1-2 sat sonra arabayla gelip arkadaşı alıp gidiyor.
    birkaç saat sonra bizim arkadaş geliyor çok zenginlermiş vs. diyor "vay be diyorum zaten belliydi arabayla gelip alıyor." bir hafta sonra kız tekrar geliyor "hani bana müzik cd'si yapacaktın diyor, bekliyorum bak." diyor. ben yine vallahi yapacağım diyorum, iki hafta sonra filan haber geliyor kız arabasıyla kaza yapıp ölmüş.

    6-7 ay sonra babamın bir ahbabı çalıştığım kafeye geliyor, "ya sen bilgisayardan anlıyor muşsun baban söyledi, ben yeni bir bilgisayar aldım gelip bir baksana nesi var nesi yok." tamam dedim.
    adamın evine gittik, adam tek başına yaşıyor. zamanın en iyi donanımlarından almış, ses sitemleri vs.
    neyse baktım ettim, nasıl chat yapacağını soruyor, birkaç program yükledim. içimden diyorum "tam istediğim hayat adam tek başına bilgisayarı son model, ev de çok güzel." neyse iş tamam dedim çıktım.
    10 gün sonra haber geldi, adam, gece merdivenlerden çıkarken lambalar yanmadığı için merdivenlerden düşüyor, kafasını vuruyor sabaha kadar fark eden olmadığı için orada ölüyor.

    3 sene önce burada bir dükkan vardı, adamın birisi bir gün burayı satın aldı. adam zemini 50 cm filan kazıp batar kat ekleyerek eve çevirip yaşamaya başladı. adam dükkana tuvalet, banyo, mutfak filan yapıp dayayıp döşedikten sonra içinde yaşamaya başladı. dükkanın önünden her geçişimde "vay be adama helal olsun, küçücük dükkanı adam etti. keşke benim de böyle bir yerim olsa ömür boyu yaşarım hiç sıkılmadan" diyordum. amk 1 ay sonra adam içeride yanarak can verdi, daha doğrusu vücudu simsiyah yanıklar içerisinde dışarı çıkardılar 1-2 hafta sonra hastanede yoğun bakımda öldü.

    en sonuncusu da 7-8 ay önce mahallede kimsesiz, kilolu yaşlı bir kadın vardı, kimsesi yoktu. yoldan her geçişimde oturduğu balkondan beni her gördüğünde "babaannene yine su mu götürüyorsun, ne güzel." derdi. fiziksel olarak pek iyi durumda değildi, her denk gelişimizden içimden "bu kadının kimsesi yok, yardım edeni bakanı yok. yarın bir ihtiyacı olsa kim yardım edecek buna" diye söylenirdim.
    2-3 hafta sonra kadın evde düşüyor. geleni, gideni, bakanı, edeni olmadığı için öldüğünü 10-15 gün sonra şüphelenen bir komşusu fark ediyor. dediklerine göre kadın düştüğü yerden kalkamamış artık ne kadar süre boyunca öyle o şekilde can çekişip ölmüş bilmiyorum.

    kendimi son durak filmindeki ecel gibi hissetmeye başladım, maşallah dediğim üç gün yaşamıyor.
    hepsi bir yana acaba o müzik cd'sini doldurup vermiş olsaydım o kız hala hayatta olur muydu diye ara ara düşünür dururum.
hesabın var mı? giriş yap